6 Mayıs 2017 Cumartesi

Kardeş Kıskançlığı

Her çocuk kıskanır.. Şiddetini aile belirler...
  insanoğlunun en çok yaşadığı, yaratılışıyla beraber getirdiği durumlardan biridir kıskançlık. Kıskançlığın temelinde bencillik, sahip olma, paylaşamama, kendine güvensizlik, kompleks, özenmek vb.. gibi duygular yatar. Normal yaşanması sağlıklı olan kıskançlığın dozu aşıldığında ortaya hem kişiye hem de maruz kalana zarar verici sonuçlar çıkabilir. Kardeş kıskançlığı çocuğun anneye ihtiyacının olduğu zamanlarda, özellikle erken yaşlarda daha yoğun yaşanır. 2-4 yaş arası kıskançlık için en elverişli zamandır..

Çocuklarda Kardeş Kıskançlığının Nedeni Nedir?
    -- Çocuklar bazı dönemlerde yaşanması normal kıskançlık gösterebilir. Örneğin 2 yaş çocuğu eşyalarını, oyuncağını, yemeğini ve en önemlisi ailesini paylaşmayı henüz öğrenememiştir ve bu durum kıskançlık gösterebilir.
    --Çocuğu yoksun bırakmak ya da her istediğini yerine getirerek maddi ödüller vermek de sahip olma duygusunu çok fazla beslediğinden paylaşamamaya bağlı kıskançlık yaratabilir.
   -- Genellikle ilk çocuklarda kardeş kıskançlığı dikkat çeker.Ailesinin ilgisine sevgisine alışan çocuk yeni gelen kardeş konusunda bilgilendirilmediği, yanlış yönlendirildiği için kıskançlık yaşar. Bu konuda ailenin çok dikkatli olup büyük çocuğa yardımcı olması gerekir. KArdeşlerini kıskanan birçok çocuğun kardeşlerine zarar verdiği, ölmelerini yok olmalarını istedikleri gözlemlenir. Her çocuk kendisinden sonra gelen kardeşini kıskanması doğal ve normalken ailenin tutum ve davranışı kıskançlığın şiddetini belirler...Aile dünyaya yeni gelen kardeşi çocuktan daha çok seviyor yaklaşımında bulunursa pek inandırıcı olmaz ve büyük çocuğun çelişkiye bağlı kıskançlık yaşamasına neden olur. "benden daha az seviyorlarsa neden kardeş aldılar? Neden annem sürekli onunla ilgileniyor.." gibi düşüncelere kapılan çocuğun gördüğü duyduğundan farklı olacaktır..

Kıskançlığın Belirtileri
--kıskanç çocuk huzursuz davranışlar gösterir, uykusuzluk çeker, basit nedenlerle kızar bağırır ağlar.
-- Anne baba ile yatmak ister
-- Türlü yollarla dikkat çekmeye çalışır.
-- KArdeşi olan çocuklarda yeniden altını ıslatma, meme emmek isteme, bebeksi konuşma.. gibi geri tepkimeler görülebilir.
-- Dünyaya yeni gelen kardeşe düşmanca hisler hissedip zarar vermek isteyebilir.
-- Anne babasının sevgisini, ilgisini üzerinde hissetmek ister.

Kıskançlık Nasıl Önlenir?
-- çocuklara sevgi, ilgi, disiplin, tutarsızlık gibi davranışlarda aşırıya gidilmemelidir.
-- Ebeveynler bariz bir şekilde çocuklar arası ayırım yapmamalıdır.
-- Paylaşma, işbirliği gibi sosyallikler çocuklara örnek olarak öğretilmelidir. (söyleyerek değil uygulayarak)
-- Çocukların kıskançlıkları; "Sen yemezsen kardeşine vericem, ağlarsan oyuncağını Ali' ye Ayşe' ye vericem" gibi sözlerle asla pekiştirilmemelidir.
-- Kardeşini kıskanan çocuğun ona olmayan eşyalarının kardeşine verilmesi kıskançlığını arttırabilir.
-- Kardeşini kıskanan çocuğa "gel birlikte kardeşinin mamasını yedirelim, sen tabağımı tutmak istersin yoksa yedirmek mi" gibi küçük sorumluluklar verilerek yakınlaşması sağlanabilir. Bunu yaparken abartmamak gerekir, çocuğun görev gibi algılaması durumu güçleştirir.
-- Her çocuk başka özellikler başka yetenekler gösterir. Kimi çocuk 15 aylık kimi çocuk 9 aylık yürür. ÇOCUKLAR BAŞKA ÇOCUKLARLA KIYASLANMAMALIDIR !!!!!

-çocuğunuza kardeşi olacağını nasıl söyleyeceğinizi biliyor musunuz?
-kardeşi olma arifesinde okula göndermeye kalkmadınız umarım !
- yastığı kardeşinin üzerine kaç kez kapattı?
- Kardeşinin biberonun emziğini veya eşyalarını kullanıyor mu?
-altını ıslatmaya başladı mı?
- sinirli, öfkeli, hırçın veya içekapanık davranışlar gösteriyor mu?
   ÇOCUĞUNUZA KAÇ KEZ: "BİZ EN ÇOK SENİ SEVİYORUZ BU ALTINA YAPIYOR KAKALI" DEDİNİZ????

Ailelerin bu konuda yaptığı yanlışlar nelerdir?
  çocuk kardeşini kıskanabilir, ancak bununla başedebilir ve sorun haline gelmeden çözülür. sorun haline getiren sebep aile ve çevrenin davranışlarıdır. genelde en sık yapılan en tehlikeli olan yanlışlar şunlardır;
    - sen bizim gözbebeğimizsin seni daha çok seviyoruz
  bu cümle çocuk tarafından şöyle algılanır: Demek ki bu yeni gelen sevilesi bir şey değil, annem ve babamda sevmiyormuş.

     -bebek altına kakasını yapıyor, kötü kokuyor...
  bu cümle ise kardeşinin nekadar zararlı ve işe yaramaz olduğunu ifade eder çocuk bunu kolayca algılar. ona nefret besler ve ondan sıkılabilir.

   -hep senin eskilerini giydiriyoruz ona yeni bir şey almıyoruz
  çocuk algılaması: öyleyse yeniyi hak etmeyecek kadar değersiz bir varlık, ben nedne değer vereyim özen göstereyim. ya da "öyleyse her gelen neden hep ona giysi oyuncak getiriyor, annem babam yalan mı söylüyor ne?"

- sonuç: "ben eşyalarımı bebeğe vermem." 
  bebeğin yeni eşyalar edinmeye hakkı vardır ve siz bunun farkında olur, bundan rahatsız olmazsanız büyük çocuk da kolayca kabullenir. En başından yeni gelen bebeğe de değer verip, ufak tefek sorumluluklarını büyük kardeşle paylaşırsanız çocuklar birbirleriyle dostane ilişki kurarlar. Aksi halde aralarında hep bir rekabet çekememe olacaktır.


1 Mart 2017 Çarşamba

Okul Öncesi Dönemde Depresyon

Çocukluk Depresyonu ne demektir?

Her çocuk üzüntünün hakim olduğu duygu durumlarını yaşar; ancak bu duygu durumlarının şiddeti ve süresi belli bir eşiği aşıp çocuğun düşüncelerini, davranışlarını, sosyal yaşamını, okul performansını ya da fiziksel sağlığını etkilediği durumlarda klinik olarak bir duygu durum bozukluğundan söz etmek mümkündür. Çocukların ortalama yüzde 5’inde depresyon görülmektedir. Okul öncesi ve okul dönemindeki çocuklarda depresyona çok sık rastlanmazken, ergenlik çağına girildiğinde depresyonun görülme oranı 2-3 kat artar. Kayıp yaşamış, yoğun strese maruz kalan, dikkat problemleri ve öğrenme güçlükleri yaşayan, davranış ve kaygı bozuklukları olan çocuklarda depresyon geçirme riskinin arttığı bulunmuştur.


Belirtileri nelerdir?
  • Kişinin kendisini günün büyük kısmında ve hemen hemen her gün depresif hissetmesi (Bu durum, kendini çocuklarda huysuz ve asabi bir hal olarak gösterebilir).
  • Günlük aktivitelere ilginin ve bu faaliyetlerden duyulan zevkin azalması
  • Çocukta gelişimine uygun kilo alımının gerçekleşmemesi
  • Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
  • Yerinde duramama hali ya da hareketlerde yavaşlama
  • Yorgunluk ve enerjide düşüklük
  • Değersizlik veya aşırı suçluluk hissi
  • Düşünce yetilerinde azalma veya kararsızlık
  • Tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri
Tedavi seçenekleri nelerdir?
Psikoterapi:
Bilişsel-Davranışçı Terapi: Yetişkinlerde uygulanmaya başlayan bu terapi yaklaşımı zaman içinde çocuk ve ergenlerle çalışılabilecek şekilde düzenlenmiştir. Bu yaklaşım, çocukların olumsuz ve otomatik bir şekilde ortaya çıkan düşüncelerinin fark edilmesini ve daha gerçekçi alternatif düşüncelerle değiştirilmesini temel alır. Bununla beraber, sosyal iletişim becerilerinin geliştirilmesi, çocuğun daha etkin bir şekilde problemleri çözmesi ve ilişkilerini iyileştirmesi de amaçlanır.
Psikodinamik Psikoterapi: Çocuğun davranışları, düşünceleri, duygularını motive eden mekanizmaların anlaşılmasını vurgular. Tipik davranış örüntüleri, iç çatışmaları ve kullandığı savunmaların tanımlanmasını sağlar. Genelde yaşça büyük olan çocuklarla ve ergenlik çağındakilerle çalışırken tercih edilen bir yaklaşımdır.
Oyun Terapisi: Özellikle küçük yaştaki çocuklar, sözel olarak ifade etmekte zorlandıkları duygularını serbestçe oyun oynarken açığa vurabilirler. Bu teknikte, çocuk belirli oyuncaklarla oynarken kendi iç dünyasını oyununa yansıtır, oyun terapisti de çocuğu gözlemler ve oyun üzerinden çocuğun duygu ve davranışlarını yönetmesinde daha iyi yollar bulmasına yardım eder.
Aile Terapisi: Aile üyelerinin birbirleriyle ilişkilerinde daha olumlu tutumlar ve yapıcı yollar izlemesi amaçlanır.
İlaçla Tedavi: (pek tavsiye edilmez)
Bugüne kadar yapılan araştırmalar, çocukluk depresyonunun ilaçla tedavisine dair karışık bulgular öne sürmüştür. Bu durum çoğunlukla çocuklukta depresyon tanısının konmasının yetişkinlere oranla daha zor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden ilaç tedavisinin uygulanıp uygulanmayacağı bir psikiyatrist tarafından depresyonun şiddeti, süresi ve hayatı etkileme derecesine bakılarak karar verilir. Basit bir dille, şiddeti fazla, uzun süreli, intihar eğiliminin görüldüğü ve gündelik hayatın oldukça etkilendiği durumlarda, en etkin olanın ilaç ve psikoterapinin beraber yürütüldüğü bir tedavi yaklaşımı olduğu söylenebilir.
 

28 Şubat 2017 Salı

Yemek Yeme Problemleri

Çocuk yemeği reddediyorsa sorun yeme sorunudur, ayrıca bir tanısı yoktur. Eğer çocuk yemeği reddediyorsa bu bir davranış sorunu olmuştur ve bu anlamda da ele alınması, tedavi edilmesi gerekir.
   Tedavinin amacı çocuğun severek ve isteyerek büyümesini sağlayacak ölçüde yemesi ve ailenin yeme ile ilgili kaygılarının kalmamasıdır. yemek yemenin yeniden doğal bir dürtü haline gelmesi hedeflenir.
1. Bir aile ne denli kaygı içinde yemek yedirirse çocuk o denli zor yer, yememek için inat edebilir.
2. Aileler "iştah arttırıcı" olarak bilinen maddelerin çoğu yemeğe karşı isteksizliğini hızlı bir şekilde çözeceğine inanırlar fakat ilaçların çözüm yolu olmadığını bilmek gerekir.

   Bebekler doğumsal bir aksilik olmadıkça emme refleksiyle doğarlar. bu bebeğin ihtiyacı olduğunda, acıktığında yeme davranışı gösterebileceğini bize açıkça gösterir. Anne, bebek beslenmesinde ve bebeğin beslenme alışkanlığı kazanmasında kilit rol oynar. .Beslenme sırasında anne bebek duygusal olarak kuvvetli bağlar oluşturur. Bebek ilerleyen yaşlarında da çok önem taşıyacak olan temel güven duygusunu kazanırlar. Ne var ki annelik içgüdüsü diyebilecğimiz bir konu bebeğin acıkma mekanizmasının doğallığını bozabiliyor. gerek anneler gerekse diğer aile üyeleri bebeklerin aç kalması, zayıf, güçsüz kalması endişesiyle ihtiyacı dışında yemek yedirilmeye zorlanabiliyor. Bu durum yeme sorunlarına uzun vade de ise çocuğun davranışsal sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.
   Sağlıklı bebek ya da çocuklar tıpkı yetişkinler gibi acıktıkları zaman yemek yeme eğilimi gösterirler. Sağlığı yerinde olduğu halde yeme davranışına dayanan çocukta şunları incelemek gerekir:
- çocuk acıkmamış olabilir
- sevmediği yiyeceklerden kaçıyor olabilir.
- tok olduğu halde yemek yemeye zorlanıyor olabilir.
- kazanç elde etmek (istediği bir şeye ulaşmak) için yememe davranışını kullanıyor olabilir.
- anne babayı cezalandırıyor olabilir.
- duygusal bir sorunu olabilir.

PEKİ BU SORUNLARI AŞMAK İÇİN NELER YAPMAMIZ GEREKİR?
-yememe sorunu ne? önce bunu gözlemleyip bulmamız ve çözmemiz gerekmektedir.
- yemek sorunu yaşamamak için aileler yemek saati ayarlamış olabilir. Fakat ikiz bebeklerde dahi özbakım ihtiyaçları farklı zaman dilimlerinde olabilir. saatine göre yemek yedirmek yerine, çocuğun acıktığı vakit onun yemek saati olmalıdır.
- çocuğa seçenek sunmak önemlidir. Bir çok çocuk maalesef ki sebze yemekte zorlanabilir. Örneğin enginarı sevmeyerek yemek zorunda olan çocuğa yeme miktarı az tutularak, yanında sevdiği bir yiyecek de sunularak yeme krizleri önlenecektir.
- yemeğini yemeyen çocukların anneleri kendilerini doymuş hissetmezler. her ne kadar katlanılması zor bir durum olsada bunu takıntı haline getirmemek gerek. Ailenin özellikle annenin yeme takıntısı ister istemez çocukta baskı oluşturacak bu da çocuğun ters tepki vererek yememe davranışını pekiştirecektir. Çocuklar yemek yedikleri zaman, annelerin ne kadar mutlu olduklarını farkederlerse bunu kendi çıkarları için kullanmaya başlayabilirler.
- "yemeğini yersen seni parka götüreceğim" gibi sözler tanıdık geldi mi? :) Olumlu yeme davranışı kazandırmak için çocuğun kazanç elde edeceği yöntemlerden hızlıca uzaklaşmak şart.
- En önemli unsurlardan biri de elbette ki çocuğa örnek olmaktır. Hiç yemek yemeden çocuğun karşısında saatler geçiriyorsak, sevmediğimiz bir yiyeceği çocuğun önüne konulduğunda kokusuna ıyy yaparak çocuğa veriyorsak, çocukta elbette ki yeme sorunları kaçınılmazdır. Türk toplulumuzda var olan sofra adabının devamlılığı olmalı ve 10. aydan sonra çocuklarında sofraya dahil edilmesi gerekmektedir.

14 Şubat 2017 Salı

BEBEKLERDE PARMAK EMME ALIŞKANLIĞI

  
Doğumdan sonra ilk 3-4 ayda normal olarak bir çocuğun yeme içmesi için tek yol emme faaliyetidir. Bir yaşına kadar emme beslenmede esas yoldur. Çocukların emme faaliyetinden büyük ölçüde zevk aldıkları görülüyor. Çocukların bir çoğu beslenmedeki emme faaliyetinin yeterince doygunluk aldıkları görülmektedir. Çocukların 1 yaşına kadar parmak emmesi yararlı ve normaldir. Parmak emme açlıktan kaynaklanan bir davranış değildir. Emme %50’den %87’ lere varan yüksek oranda beslenmeye bağlı olmayan davranış biçimidir. ultrasona girildiğinde bile son aylarda bebek ağzını açar kapatır ve parmağı ağzında emmeye başlamıştır. Emme refleksi anne karnında oluşmaya başlamıştır bile. 
  Çocuğun emme arzusu, güzelliğin bozulacağı, parmağın inceleceği veya buna benzer mazeretlerle vaktinden önce veya sonra emdirilirse çocuk anneyi emerek doyuramadığı psikolojik ihtiyaçlarını değişik şekilde doyurmaya çalışabilir. Çocukların genel olarak sık başvurdukları doyum şekli parmak emmedir. Dr. David Levy her üç saatte bir beslenen bebeklerin,her 4 saatte beslenen çocuk kadar parmak emdiklerine işaret etmektedir. Yine biberon emzikleri eskiyip yumuşadığı için 20 dakika yerine 10 dakika biberonu emen bebekler hala 20 dakika biberon emen bebeklerden daha fazla parmak emmektedirler. Bebek beslenme bittikten sonra parmağını emerse ve faaliyeti beslenme süreleri arsında uzun süre emerse, emme arzusunun yeterince doyurulmadığı düşünülmeli bu durumu giderici tedbirlerin neler olabileceği üzerinde durmak gerekir.
  Davis ve yardımcıları herhangi bir kapla, şişe ile ve anne sütü ile beslene üç grup olarak bir deneme yapmıştır. Bu denemesinde parmak emmenin en çok anne sütü ile beslenen, meme emen çocuklarda olduğunu görmüşlerdir. Baş parmağın emilmesi genellikle ilk çocukluk aylarında meydana gelmiş oluyor. Bazen diş çıkarma devresinde ve nadiren de akranlarını  taklit etmesiyle başlıyor. 
   Bilinmelidir ki parmak emmek oldukça zararsız fakat anne ve babanın da oldukça tedirgin olduğu bir konudur. Peki ne yapmak ve ne yapmamak gerekiyor?
 Parmak küçüleceğine veya ömür boyu parmak emme alışkanlığı kalacağına inanan anne- baba ve aile büyükleri ömür boyu sürecek bu kötü alışkanlıktan çocuklarını vazgeçirmek için çok şiddetli tedbirlere başvururlar. Hatta çocukların parmaklarına acı biberler sürenler, dayak atanlar, ellerini kollarını arkadan bağlayanlar,eline parmaklarına iğne batırıp onlar unutamayacakları acı verecek cezalar uygularlar. Bu tenkitler, azarlamalar, dayak atmalar, parmağa acı sürmeler çocukta olumsuzluğun yükselmesine neden olabilir. Anne babayı rahatsız etmek için bir davranış olarak kalmasını pekiştirebilir. geçici süreç olan parmak emme alışkanlığı kalıcı hal alabilir. Çocuk parmak emme veya lastik meme emmeden özel bir haz duyabilir. Bu hiçbir zaman zararlı bir alışkanlık değildir. Normal davranışlar ve ilişkiler yoluyla bu alışkanlık 1 yaşının sonunda tamamen terk edilebilir. Eğer çocuk yürümeye başladıktan veya 1 yaşından sonrada bunu yapıyor yani parmağını emiyorsa bu çocuğun fazla yorgun, rahatsız, mutsuz, sıkıntılı, üzüntülü olduğunun belirtisidir. Çocuğun durumunun incelenmesi için pedagog yardımı alınmalıdır. Çocuk aç değil iken parmak emiyor ise çocuğa uygun dinlenme, geniş ve çeşitli faaliyet olanakları, oyun ortamları meşgul olmak için olanaklar sağlanarak dikkati dağıtılmalı hiçbir zaman parmağı ağızındayken çekilmemelidir..