7 Kasım 2018 Çarşamba

OKUL ÖNCESİ DÖNEM ÇOKLU ZEKA TÜRÜ ETKİNLİKLERİ

OKUL ÖNCESİ ETKİNLİKLERİ
ÇOKLU ZEKA TÜRÜNE HİTAP EDEN ETKİNLİKLER:
Türkçe dil etkinliği
Okuma yazmaya hazırlık etkinliği
Matematik etkinliği
Sanat etkinliği
Fen-doğa etkinliği
Drama etkinliği
Jimnastik- spor etkinliği
Oyun etkinliği
Orff- Müzik etkinliği
Alan gezileri

1. Türkçe Dil Etkinliği
  Okul öncesi dönemde “Türkçe dil etkinliği” adı alında olan bu etkinlik türü çocuğun; düşünme, anladıklarını ve duyduklarını tekrar etme, dil becerilerinin geliştirilmesi telaffuzunda oldukça faydası olan etkinlik türüdür. Peki türkçe dil etkinliklerinde neler yapılır?
Hikaye öncesi etkinlikler: hikaye öncesinde çocuğu hikayeye hazırlamak gerekmektedir. Hikayede geçen kavramların, anlamların açıklanması hikaye esnasında çocuğun hikayeyi dah kolay anlamasına yardımcı olacaktır. Hikaye öncesinde yapılan etkinlikler ise;
Sohbet: sohbet esnasında çocuk kendını daha rahat ifade etmeyi öğrenir. Grup içerisinde çekingenlik, içekapanıklık söz konusu ise bir süre sonra sohbete katılarak kendıni ifade etmeye başlar.
Parmak oyunu: parmak kaslarını geliştirir, dilin işlevi artar.
Şiir: şiir de duygu düşüncelerini anlamaları için okul öncesi dönemde kısa, net ve anlaşılır olmalıdır. Dikkat sürelerini arttırmakta etkili olmaktadır (okul öncesi çocuğun max. Dikkat süresi 10-30 dk arasıdır.)  Artikülasyon bozukluğunun giderilmesinde, anlama, kavramada etkilidir. Mecaz anlamları anlamada ekilidir.
Tekerleme- bilmece: yeni kelemeler öğrenerek, hayal güçlerini geliştirmesine faydası olur. Eğlendirir aynı zamanda düşündürür ve eğitir.

Hikaye anı etkinliği: çocuklar hikaye anlatmayı ve dinlemeyi fazlaca severler. Hikayelerde yeni kelimeler öğrenip, hayal kurmayı, hikayedeki karakteri gözünün önünde canlandırmayı ve sınıf içerisinde toplulukta nasıl durulması gerektiğine dair faydası olur. Arkadaşlarına karşı saygı duymayı öğrenirken aynı zamanda empati yeteneğini geliştirir. Kavram, mekan, şekil, renk, yön kavramlarını destekler.
Hikaye sonrasıe etkinliği:
              -Yaratıcı dramatizasyon: hikaye sonrasında dinledikleri ve zihinlerinde hikayeyi canlandırırlar. Canlandırırken smz ve hareketleri bir arada kullanarak yü mimiklerini de konuya göre kullanmayı öğrenirler.
              -Sohbet: hikaye yarım bırakılabilir. Çocuklar zihinde canlandırdıklarını kendi ürettikleri son ile devam ettirip sonlandırabilir. Düşünme yeteneği gelişir ve beyin fırtınası yapar. Grup içerisinde hikaye tamamlanırken uyum içerisinde olmayı, birbirlerini dinlemeyi sevgi- saygı gibi değerlerimizi derinden aşılar.
              - Hikaye sonrasında pandomim yapılabilir. Pandomim, sözsüz sadece mşmikleri ve beden dilini kullanarak yapılan  bir oyun trüdür. Dinledikelrini tekrarlamaya zihinde canlandırmaya ve zekayı harekete geçirmeye destek olur.

2.    Okuma Yazmaya Hazırlık Etkinliği
  Okul öncesi dönemde okuma yazmaya hazırlık etkinliği çocuğun çoklu zekasına hitap etmeli, becerilerini kazandırmalı ve “ilköğretime hazır” durumuna getirmektedir.

   İlköğretimin ilk başlangıcı olan okul öncesi eğitim etkinliklerinden bir diğeri okuma yazmaya hazırlık çalışmasıdır. Ve bu çalışmalarda neler yapılır, nedir?
Okuma yazmaya hazırlık çalışması çocuğun okul hazır oluşluğunu desetkleyen, temel bilgi ve beceriler yoluyla bilişsel faaliyetler artmaktadır. Okuma yazmaya hazırlık çalışması çocuğun akıl yürütmesine, algısal yeteneğin geliştirmesine ve çeşitli kavramları öğrenmesinde faydalıdır. Bu tarz çalışmalarda çocukların yaş, gelişim düzeyi ve bilişsel farklılıklar göz önünde bulundurulur. Okul öncesi dönemdeki çocuklarda, Okuma yazmaya hazırlık çalışmasındaki hedefler şunlardır;
Kalem tutma ve parmak kaslarının geliştirilmesi
El-göz koorndinasyonunun sağlanması
Dikkat sürelerinin arttırılması
Yazı yazma için araç-gereçlerin doğru kullanımı (kalem tutuşu, kağıdın duruşu, defter-göz mesafesi vs.)
Yazı yazmanın veya etkinlik sayfasının yönünü bilmek
Çizgi dikkat çalışmalarını desteklemek
Ses çalışmalarını ve sese uygun yönergeleri desteklemek
Kelime türetmek aynı sesleri bulmak, kafiyeyi bilmek
Kavram çalışmaları yaparak çocuğun ilkokula olgunluğu desteklenir.



3.      Matematik Etkinliği
Günlük yaşantımızda gerekli olan ve her yerde her şekilde karşımıza çıkan bir etkinlik türüdür. Çocukların dilsel- sözel, doğa, mantıksal, sosyal, görsel-mekansal gibi zeka türlerini doğrudan etkiler.

Matematik etkinliklerinde;
Yazılışları (yazılış yönü), rakamın adı öğrenilerek yazma, duyma, uygulama becerisi kazandırılır. Günlük yaşantımızda oldukça fazla kullandığımız rakamlar öğrenilerek ritmik sayma, adım sayma, rakamları tanıma gibi faaliyetleri artık kazanmış olur.

Matematik etkinliğinde çocuk aynı zamanda şekilleri öğrenir, birbirinden ayırt eder, kavram gelişimini destekler benzer farklılıkları öğrenir. Şekilleri görsel ve sözel olarak ismiyle tanımaya başlar. Kenar ve köşeleri olan şekilleri de saymayı öğrenir.
Sıra sayılarını öğrenir (birinci, ikinci)
Gruplama; matematik etkinliğinde çocuk sıra sayılarını kullanarak gruplamaya, grupları oluşturmayı öğrenir.
Ölçü birimlerini ölçmeyi öğrenir. Uzunluk, hacim, ağırlık, mesafeyi ölçmeyi ve hangi birimlerle ölçüldüğünü görsel ve işitsel olarak deneyler- uygulamalar ve görsellerle öğrenir.
Zaman ve saat bilgisi verilerek, saatin içerisinde çocukların (akrep-yelkovan-saniye) ne işe yaradığı, neler olduğu öğretilerek, sosyal çevreye merak uyandırılır  ve gördüğü nesnelere yabancı kalmaz. Saat öğretimi 3-4 yaşında başlayarak zamanın neolduğu, saatin neyi göstermeye yaradığı gibi ifadelerle başlayıp, en son saatin kaç olduğu gibi ifadelerle devam edilir. Saat konusu tam olarak 8-9 yaşına kadar  öğrenilebilir.  3-4 yaşlarında tamamen öğrenmesi beklenemez.
Günlük yaşantımızda kullandığımız ve geçinebilmemiz için gerekli olan para ve birimleri çocuğun anlayabileceği düzeyde öğretilebilir ve sorumlulukla kavraması, parayı birbirinden ayırması amaçlanır.

4. Fen- Doğa Etkinliği
    Okul öncesi dönemdeki çocuklar, oldukça meraklı ve araştırmacı yönleriyle aynı zamanda sorgulayıcıdır. Fen doğa etkinliği çocukların bu meraklarını giderilmesinde; araştırma gezi-gözlem yaparak çocuğun zihin ve dil gelişimine faydası olur.


Neden-sonuç ilişkilerini gözlemleyerek-yaşayarak eğitim ortamı hazırlanır. Çocuklar doğaya ve çevreye karşı daha duyarlı hale gelerek yaratıcı düşünmelerini sağlar. Aynı zamanda akıl yürütme, mantığını yürütme, fikir verme gibi algıyı harekete geçirerek dil gelişimini de destekler. Grup etkinliği içerisinde kendilerini daha özgüvenli hissederek, paylaşma, yardımlaşma, iş birliğinde bulunma vb. Sosyal davranışları gelişir çevre duyarlılığı artar.

Fen araçlarını ve doğada neler olduğunu öğrenerek kavram gelişini de destekler fen araçlarını kullanımını ve isimlerini öğrenmiş olur.


5. Sanat etkinliği
     Okul öncesi çocuğun gelişimine katkıda bulunan bir diğer etkinlik; sanat etkinliğidir. İşitsel, sözel, içsel, el-göz koordinasyonu aynı anda kullandığı etkinlik türüdür. Grup etkinliği şeklinde sanat çalışması yapan çocuklar; gelişimsel alanları desteklenirken aynı zamanda, toplu halde; bir işe başlamayı ve sonuçlandırmayı öğrenirken, işbirliği ve yardımlaşma şeklinde sosyalleşmeye başlar. Sanat etkinlikleri yaratıcılıkları ve estetik duyarlılığı geliştirmeyi hedefler. Zaman ve süre yoktur. Rahat çalışacakları, yer-zaman ve yaşa göre araç gereç gerekmektedir. Böylece yaratıcılıklarını iyi bir şekilde ortaya koyabilirler.

Örneğin; Nesli tükenmekte olan hayvan Sumatra Kaplanı öğretildikten sonra resimler ellerine verilip ve nasıl çalışma yapmak istedikleri sorulmuştur. Sanat çalışması yapılırken kendi düşüncelerini de katması çocuğun kendine güvenini arttırır ve verilen kararlar amacının dışında olmadığı sürece saygı ile karşılanılmasını çocuklara aşılar. (Kulak çubuğu ve parmak boyası ile noktalama çalışmasına karar verilmiştir.)
   Sanat etkinliği çok yönlüdür. Yönlendirilerek veya konu belirtilerek çalışma yapılır, çocuk konuya hakim kendi yaratıcılığı hayal gücü ile ortaya çalışma çıkarır. Hayal gücü kısıtlanmamalıdır. Örneğin, bir civciv sarı renk olur, sarı değil de mor renk yapıp ona göre süsleyebilir onun hayalindeki civciv önemli olandır. Çocuk amacının dışına çıkmadığı müddetçe (boya ile elini yüzünü boyamadığı, boncuk vs. Materyallerle sanat çalışması harici atmaya vs. Başlamadığı sürece) karışılmamalıdır. Sanatı kendine özgü olmalıdır. Sanat çalışmasının çeşitleri ise şu şekildedir:
Artık materyallerle (kolaj) yapılan çalışmalar,
Kağıt katlama, kesme, yırtma-yapıştırma gibi çalışmalar
Boya ile yapılan çalışmalar
Yoğurma maddeleri ile yapılan çalışmalar (kil, seramik, oyun hamuru vs)

       Yoğurma maddeleri ile çalışma yapan çocuk bazı olumsuz duyguları olumlu yöne ilerlemesini sağlar (saldırganlık gibi). Bu çalışmaları yaparken yeni buluşlar ortaya koymak için düşünürler. Parmak kasları gelişir.
      Bir işe başladıktan sonra sonuçlandırmayı başarır. Başlangıç- sonuç arasında heyecanlı ve istekli bir çalışma olur. Fırça kalem vs boya malzemelerini nasıl ve ne şekilde kullanması gerektiğini öğrenir.


6. Drama Etkinliği
   Okul öncesinde; drama etkinliği çocukların yaşamdaki olayları içten geldiği gibi doğaçlama yolu ile ortaya çıkarmasıdır. Drama etkinliklerine katılan çocukların problem çözme becerisi, yaratıcılıkları, hayal güçleri, dil gelişimi, sosyalleşmesi gibi bir çok alanda gelişme gösterdiği bilinmektedir. Drama etkinliklerinde çocukların yaratıcılıklarını ortaya çıkarması en büyük etkendir. Drama çalışmalarında çocuklar maske, kostüm ve değişik bir çok aksesuarları kullanarak katılırlar.

           Örnek etkinlik: Çizilip kesilen balonlara resimler çizilir ve hayal güçlerini de kullanarak müzik eşliğinde balonları gökyüzünde uçururlar. (Hayal dünyaları harekete geçer ve düşünmeyi öğrenirler. Dikkat süreleri artar. Bütün duyu alanlarına hitap eden bir çalışma olmuştur. En önemlisi de çocuklar eğlenip mutlu olmuştur)

7. Orff- Müzik Etkinliği
  Ülkemize orff çalışmaları Alman müzik bestecisi Carll Orff tarafından geliştirilerek getirilmiştir.çocukların arkadaşları ile uyum içerisinde müziğe uyum sağladığı görülmektedir. Okul öncesinde orff, müzik çalışmaları çocuğun derslerde sosyalleşmesini, işitsel ve beyinsel gelişim sağlar. Çocuklar çeşitli müzik aletlerini kullanarak, yapılan müzik çalışmalarına eşlik etmeye çalışırlar. Müzik aletlerini tanımaya başlar ve kullanımına ilişkin bilgileri olur. Ses ve ritme ayak uydurmaya başlarlar. Orff-müzik etkinliğinde müzik aletlerinin kullanımı dışında ritm ve ritme uygun hareketler şeklinde ritme göre hareket etmeyi müzik duygusunu aşılamayı amaçlar.

8. Jimnastik
  Okul öncesi dönemdeki çocuğun en çok sevdiği etkinlik türündendir. Enerji fazlalığı olan okul öncesi dönem, çocuğun atlama zıplama, koordinasyon sağlama gibi jimnastik hareketleri enerji boşaltımına, vücudun etkin çalışmasına ve rahatlamasına destek olur. Vücut sağlığı ve rahatlama, büyüme ağrıları kemik ve vücut sağlığı için jimnastik etkinliği çocuklar için faydalı olur. Çocukların vücudu yetişkine göre daha esnek ve elastik yapıya sahiptir. Spor ve jimnastik hareketleri yapmadan büyüyen çocukların erişkinlik döneminde kaslar esnekliğini kaybetmeye başlar ağrılar akabinde gelir. Duyusal verilen komutları gerçekleştirirken dinleme-anlama- harekete geçme şeklinde bedensel işlevi yerine getirir.

9. Oyun etkinliği
      Çocuğun kendini en rahat ifade edebileceği etkinlik türlerinden biridir. Serbest oyunda çocuk; iç dünyasını dışa çıkarmaya ve çevresinde resmettiği gözlemlediği her şeyi oyunlarına yansıtmaya başlar. Böylece kendini boşaltmış olur. İkili üçlü ve ya kalabalık grup oyunlarında da iletişim becerilerini üst safhaya çıkaracak düzeye getirir. İçe kapanık,kendini ifade edemeyen çocuk oyun esnasında arkadaşlarına karşı kendini ifade etmeye başlayacaktır. Kurallı oynanan oyunda, sosyal çevrede ve yaşamdaki kuralları daha rahat adapte olmasına ve uymasında katkısı olur. Dil becerilerini ve arkadaşlar arası iletişimi ve saygıyı kuvvetlendirir.

Oyun etkinliğine örnekler;
  Tek adım çift adım atlama şeklinde bedensel hareket ve dikkat çalışmaları örnek verilebilir. Yerdeki yönergeleri takip ederek ve belirli aşamalardan geçerek hedefe ılk ulaşan kazanır. (kurallı-hareketli oyun)
   Nefes kullanılarak suyun içindeki pinpon topunu bir bardaktan diğer bardağa aktarma oyunudur. Diyafram nefesini kullanmamızda etkili ve sonuca ulaşmak için heyecan verici bir oyun olmuştur. (nefes egzersizi- başlangıç/sonuç ilişkisi)

Eşleştirme oyunu görsel zekamızın çalıştırırken aynı zamanda dikkatimizi toplayıp odaklanmamızda faydalı olur. Çocuklar görsel aktivitelerden hoşandığı gibi bilmediği kavram ya da nesneleri öğrenerek sözcük dağarcığını da geliştirir. Sıra beklemeyi sırayla oynamayı arkadaş ilişkilerini beraberinde de öğrenir. (saygı, sıra bekleme, kavram)

Çocukların en sevdiği oyunlardan biri de kukla oyunudur. Çocuklar kendi kuklalarını kendileri oluşturarak doğaçlama şekilde kukla gösterisi yapabilirler. Hem çok eğlenceli, hem düşünme harekete geçme de hem de dil becerilerinde oldukça faydası olan bir oyundur. Doğaçlama yapıldığı zaman kendi iç dünyalarını da aynı zamanda dışarıya kuklalarını konuşturarak dışarı çıkarır. (dil becerileri- düşünme harekete geçme)


10. Alan Gezileri
  Alan gezileri, Çocukların öğrendiklerini yaparak ve yaşararak öğrenmesiyle pekişir. Yaparak yaşayarak öğrenilen her bilgi beyinde daha kalıtsal olacaktır. Alan gezileri çocukların tüm alanlarını desteklemektedir. Çocuklar gezilerde gözlem yapma, inceleme, merak duygularını giderme gibi fırsatlar bularak bilişsel gelişimle ilgili kavramları kazanmaktadırlar. Çocuğun çevresi ile iyi iletişim kurması, arkadaşları ile işbirliği yapması, grupla beraber çalışma, sorumluluğunu yerine getirme ve yaratıcılığın gelişmesi içinde bu tür geziler önemli fırsattır. Çocukların ilgisini çekecek yöresel, kültürel, mesleki ve güncel önem taşıyan her mekân çocuk için doğal öğrenme alanıdır. Bu alanlar; tarihi binalar, müzeler, fabrikalar, matbaalar, hastane, postane, fırın, market, sanat galerisi, tiyatro eserleri, çocuk filmleri, resim ve fotoğraf sergileri vb gibi etkinlikler olabilir. Gezilerin sonrasında okulda ziyaret edilen yerler hakkında fikir alışverişi yapılır, geziler hakkında çocukların yorumları alınır. Tiyatro sinema vs. Gibi toplu kullanım aktivite alanlarında uyulması gereken kuralları öğrenmelerinin yanı sıra, tiyatro esnasında bilinmeyen kelimeleri öğrenme, davranış ile ilgili bilgiler öğrenirken hem sosyalleşiyor hem de her duyu alanını etkilemiş bulunuyor. Çocuklar eğlenirken farkında olmadan öğrenmiş olurlar.

SOSYAL SORUMLULUK

Neden Çevre ve Doğa Eğitimine Okul Öncesi Dönemde Başlanmalı?
   Çevremiz ve doğamız hepimizin ortak kullanım alanlarındandır. Okul öncesi dönem çocuklarımızın doğa ve çevre bilinci var olduğu sürece nesilden nesile aktarılarak daha sorumluluk sahibi çocuklar büyüyecektir. Çevre eğitimi, öğrencilerin bilişsel, duyuşsal ve psiko-motor öğrenme alanlarına hitap eder. Bu yaşlarda çocuklara doğayı sevdirici oyunlar oynatılır ve doğada yaşantılar kazandırılır. Bu oyunlarla ve ya şantılarla çocuklar, olumlu duygular edinirler ve çevre dostu olmayı öğrenirler. Doğanın bir değer olduğunu öğrenen çocuklar bütün duyu organlarıyla onun güzelliklerinin farkına varır ve onu korumak için çaba harcar. Bizler anaokulu öğretmenleri olarak da çevreye ve doğaya değer veren çocuklar yetiştireceğimize inanıyorum...

Aysun AKKAYA

16 Mayıs 2018 Çarşamba

Ve korkulu rüya 2 yaş sendromu 😏

2 yaş sendromunu okul yıllarımda ilk dinlediğimde, psikoloji ve çocuk gelişimi okumayı tercih ederek ne kadar doğru bir iş yaptığımı düşünmüştüm. Ben de bir gün anne olacak, çocuğumdaki bu anlamsız süreci anlamlandırmak için bu bilgilere ihtiyacım olacaktı. O yüzden 2 yaş sendromu konusu önüme her geldiğinde, tüm annelerin bu konuda önceden bilgilendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Çocukların 2 yaş sendromu olarak tanımladığımız 12-36 aylar arasındaki dönemini en az hasarla atlatmak için yapmamız gereken daha sabırlı olarak çocuklarımızı anlamaya çalışmak aslında. Bu dönem onlar için altın çağ! Kendilerini ifade etmeye ve her şeyi anlamlandırmaya çalıştıkları bu dönemin geçici olduğunu kendimize sık sık hatırlatmak, süreci daha sağlıklı geçirmemizi sağlayacaktır.

Peki 2 yaş sendromu belirtileri nelerdir? Birçok farklı belirti olmasına rağmen, anneler arasında en sık duyduğum kesinlikle “kendini yere atma”. Bunun dışında istediklerini ağlayarak dile getirme, çevresindekilere vurma, uykuya geçmede direnme, öfke nöbetleri, olumsuz ifadeler kullanarak itiraz etme, yemek yeme konusunda zorlanma gibi belirtiler de annelerin ortak şikayetleri. Aslında bu dönemin zor geçmesinin en büyük nedenlerinden biri de biz anneleriz. Bebeklikten çocukluğa adım attığını gördüğümüz miniklere söz geçirmenin daha kolay olacağını düşünerek hareket ediyoruz. Ve biz bu haldeyken, karşımızda dünyayı keşfetmeye ve kendi becerilerini fark etmeye başlayan çocuklarımız ise kendi varlıklarını bize ispatlamaya hazırdırlar. Bu inatlaşmayı sürdürüp zıtlaşırsak bu bir kriz, anlamaya çalışır ve sabırla bir dönem olduğunu ve geçeceğini düşünürsek ise sadece “sendrom” olarak anılarımızda yer alır. 2 yaş sendromuna henüz girmemiş sevgili anneler (çocuklarımızdan çok aslında bu sendroma biz giriyoruz), başınıza geleceklere hazırlıklı olun ve bu dönemi en az hasarlı haliyle atlatın!
* Olumsuz kelimeler kullanmaktan kaçının, “yapma, etme, ağlama, bağırma” gibi kelimeleri aslında onlara biz öğretiyoruz. Tabii ki refleks ile ağzımızdan bu tip olumsuz kelimeler çıkacaktır, ama elimizden geldiğince kullanmamak en sağlıklısı olur.
* Kurallar koyup, onunla inatlaşmak yerine ona özgür bir alan sağlayın. Anneanneye gitmek ister misin sorusuna hayır cevabı aldığınızda, sinirlenip onu mecbur kılmak yerine, neden gitmek istemediğini anlamaya çalışın. Kelime dağarcığı bu yaşta çok da geniş olmayan çocuklarımız aslında hayırdan çok daha fazlasını demek istemiş olabilirler. Yıkıcı olmak kolay, yapıcı olmak ise zor olan, siz zor olanı yapmaya çalışın! Ona alternatifler sunun, mesela anneanneye gitmek yerine istersen parka gidebiliriz, diyebilirsiniz.
* Bu dönemin en büyük özelliklerinden biri de çocuklarda ki fazla enerji! Bu enerjisini atması için ona yardımcı olun ve mutlaka elinizden geldiğince dışarı çıkartın. Hava kötü bugün çıkarmasam daha iyi olur yerine, sıkı sıkı giydirin ve her fırsatta dışarı çıkartın. Kendime anne olmadan önce söz verdiğim en önemli konulardan biri buydu, büyük hava muhalefetleri olmadığı sürece Görkem'i dışarı çıkarmaya çalışıyorum. Oksijen alarak enerjinin dışarıya bırakılması, gerçekten daha sakin çocuklar olmalarını sağlıyor.
* Yemek yeme konusu, bu yaşlardan en çok inatlaştıkları konulardan biri oluyor. Ve sabrınızın tükendiği noktada, “Yesin de nasıl yerse yesin” diyerek lütfen pes etmeyin. Sırf yemek yemesini sağlamak için arkasından tabak ile koşmayın, hiç açmadığınız televizyonu açmak yerine, yemek yemesi için ısrar etmeyin. Hiçbir çocuk aç kalmayacaktır, sadece o gün için az yemiş olacaktır.
* Bana en çok sorulan sorulardan biri de bu dönemde öfke nöbetlerine giren ve her istediğini ağlayarak yaptırmak isteyen çocuklara nasıl davranılması gerektiği. Kontrollü davranmaya çalışarak, makul bir isteği yok ise yanından uzaklaşıp ağlamasının bitmesini bekleyin. (Biliyorum hiç bitmeyecek gibi duruyor, ama bitecek!) Sakinleştiği zaman ise yanına giderek, neden hayır dediğinizi sebepleri ile anlatıp, ağlayarak her şeyin istediği gibi olamayacağını anlatmak gerekir. Bu dönemde istekler hiç bitmiyor ve hatta gittikçe gerçeklikten de uzaklaşıyor. Yapamayacağınızı söylediğiniz bir şeyin üstüne ona mutlaka alternatif sunun!
Özetle, bu dönem geçici ve hepimizin başına gelecek! Kabullenin, kontrollü olun ve inatlaşmayın. Ama en önemlisi kendinize mutlaka zaman ayırın, 2 yaş sendromunun en önemli yardımcılarından biri de “babalar”. Unutmayın, bu hayat müşterek! 

11 Şubat 2018 Pazar

Hayatın Anlamı..


Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde, yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak... Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!

Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da, O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı. Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; küçük şeylerle başlamalı belki;örneğin, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten;yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,değerli olabilmeli hayat! İlla büyük acılar çekmemeli,küçük mutlulukları fark etmek için! Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine "gül", inleyen birine "sus" dememeli! Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!

Şu; adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;sevgisiz, soysuz kalarak! Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden, derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine... Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir, seher yeli okşamalı saçlarını... Karda, yağmurda;sevincine, coşkusuna; fırtınada boranda; öfkesine,isyanına ortak olabilmeli doğanın!

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu; bir gencin düşlerinde geleceği; bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli! Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!

Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;kaçırmamalı! Çünkü; hiç düşmemişsen, el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamışsan,dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan,neşesizdir kahkahaların; merhaba dememişsen,anlamsızdır elvedaların...

Ne, herkesi düşünmekten kendini, ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı! Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın; hep vermek ya da hep almak için... Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...

Hafızası olmalı insanın; hiç değilse, aynı hataları,aynı bahanelerle tekrarlamaması için! Soruları olmalı,yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak! Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!

Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama,kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki, hakkını verebilsin sevdiklerinin; zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için... Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;ama, herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan! Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı!

15 Ocak 2018 Pazartesi

Hayattan ne mi öğrendim?

HAYATTAN...
*Geniş ve rahat olmayı öğrendim... Ölümün dışında hiç bir şey göründüğü kadar önemli ve acil değil...
*Coşkulu ve neşeli olmadığım zaman, bunun hiç kimsenin suçu olmadığını ve gülümsemem gerektiğini öğrendim...
*Cesur olmayı; değilsem bile öyle davranmayı öğrendim... Nasıl olsa, aradaki farkı kimse anlamıyor...
*Cazibemle 15 dakika idare edebildiğimi, ama ondan sonra mutlaka bilmem gereken bir şeyler olduğunu öğrendim...
*Hiç kimsenin sır saklamadığını öğrendim!... Çünkü herkes, "birine söylemek ihtiyacı" hissediyor...
*Yanıtını bilmediğim ve emin olmadığım konularda "Bilmiyorum" demenin daha faydalı olduğunu öğrendim...
*Ağzımı kapalı tuttuğumda, fazla hata yapmadığımı öğrendim!...
*Başarıya çıkan bir "asansör" olmadığını, tırmanmak gerektiğini öğrendim...
*İnsanların bana sadece, -benim izin verdiğim şekilde davranabildiklerini öğrendim...
*Kıskançlığın, mutluluğun düşmanı olduğunu ve "mutlu olmak için başkalarına güvenme"nin sonsuza kadar hayal kırıklığı getirdiğini öğrendim...
*İnsanların kendinden daha az başarılı insanlarla, başarısını; mutsuz insanlarla da mutluluğunu konuşmaması gerektiğini öğrendim...
*Başkaları için olumsuz düşünüp acımasız ve kırıcı olanların, aslında güçsüz kimseler olduğunu ve sevgiyi sadece güçlü insanLarın bildiğini öğrendim...
*İnsanlara artık kızmıyorum... Çünkü, hayatlarında hataları, sorunları, mutsuzlukları olan insanların,karşılarındakileri kendi yerlerinde görmeye çalıştıklarını öğrendim...
*"Ben bu hatayı nasıl yaptım?" demek yerine, en mükemmel düşünenlerin bile hata yapabileceğini; önemli olanın, ders alıp yinelememek olduğunu ve yeni hatalardan daha az zararlı çıkmayı öğrendim...
*Hayattaki en önemli çözümün, neyin "önemli" olduğuna karar verip gerisini çöpe atmak olduğunu öğrendim...

*BENİ ELEŞTİREN, BANA BİR ŞEYLER SÖYLEME YETİSİNİ KENDİNDE BULANLARA , "CEVAP VERMEME"Yİ ÖĞRENDİM...
ÇÜNKÜ BU TARTIŞMA, HİÇ BİR ZAMAN BİTMEYECEKTİR...

*Sadece "ders almak" için arkama bakmayı, sadece "yüksek sesle düşünebilmek" için sorunumu bir başkasına anlatmayı öğrendim...
"Çözüm" için değil...
*"İmkânsız" diye bir şey olmadığını, çok istediğimde imkansızı eldeedebildiğimi, asıl savaşı kazanabilmek için "küçük çarpışmaları
kaybetmeyi" göze almayı öğrendim...
*Zamanı ve sözleri, dikkatsizce kullanmamayı öğrendim... Çünkü geri alamıyorum...
*Ne kadar çaba harcarsam harcayayım, bazılarının mutsuzluk için her zaman bir "neden" bulabildiğini öğrendim... ARTIK ÇABALAMIYORUM!
*Önemli olan şeyin, başkalarının benim hakkımda ne düşündükleri değil; benim kendim hakkındaki düşüncelerim olduğunu öğrendim...
Kendimi yargılıyorum...
*"Affetmek ve Unutmak"... Eğer güçlüysen başarabildiğini ve kin tutmanın beni rahatsız ettiğini öğrendim...
*Nerede ve ne şartlarda olursa olsun, yaşadığım yeri güzelleştirmeyi öğrendim...
*Sürekli "BEN DÜRÜSTÜM, BEN DOĞRUYU SÖYLÜYORUM, SEN FARKLISIN" diyenlerden kuşkulanmayı öğrendim!...
*Durum ne kadar vahim olursa olsun, soğukkanlılığımı yitirmemeyi, gülümsemeyi; her şeyi negatif ve kötü düşünen, mutsuz olan insanlardan ayrı kalmayı öğrendim...
*Beni kızdıran birine cevap vermeden önce, 10 saniye düşünmeyi, nefesalmayı ve kendime sakinleşmek için zaman tanımayı öğrendim...
*Bugünkü her üzüntümün ve her acımın, benim yarınki mutluluğumu hazırladığını öğrendim...
*Yapmak istediklerimden asla vazgeçmemeyi, büyük düşlerin gerçeklerden daha güçlü olduğunu ve "başarmanın en kısa yolu" olduğunu öğrendim...
*"Kaybedecek neyim var?" demek yerine , yaşadığım her şeyde "kazanacak çok şeyim var!" demeyi öğrendim...
*Hayatı, gereğinden fazla ciddiye almamayı öğrendim...
*En önemlisi de, kendime gülmeyi, kendimle eğlenmeyi, kendimi sevmeyi öğrendim!
     Harun Kolçak kaleminden... Rahmetle anıyorum.