1 Mart 2017 Çarşamba

Okul Öncesi Dönemde Depresyon

Çocukluk Depresyonu ne demektir?

Her çocuk üzüntünün hakim olduğu duygu durumlarını yaşar; ancak bu duygu durumlarının şiddeti ve süresi belli bir eşiği aşıp çocuğun düşüncelerini, davranışlarını, sosyal yaşamını, okul performansını ya da fiziksel sağlığını etkilediği durumlarda klinik olarak bir duygu durum bozukluğundan söz etmek mümkündür. Çocukların ortalama yüzde 5’inde depresyon görülmektedir. Okul öncesi ve okul dönemindeki çocuklarda depresyona çok sık rastlanmazken, ergenlik çağına girildiğinde depresyonun görülme oranı 2-3 kat artar. Kayıp yaşamış, yoğun strese maruz kalan, dikkat problemleri ve öğrenme güçlükleri yaşayan, davranış ve kaygı bozuklukları olan çocuklarda depresyon geçirme riskinin arttığı bulunmuştur.


Belirtileri nelerdir?
  • Kişinin kendisini günün büyük kısmında ve hemen hemen her gün depresif hissetmesi (Bu durum, kendini çocuklarda huysuz ve asabi bir hal olarak gösterebilir).
  • Günlük aktivitelere ilginin ve bu faaliyetlerden duyulan zevkin azalması
  • Çocukta gelişimine uygun kilo alımının gerçekleşmemesi
  • Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
  • Yerinde duramama hali ya da hareketlerde yavaşlama
  • Yorgunluk ve enerjide düşüklük
  • Değersizlik veya aşırı suçluluk hissi
  • Düşünce yetilerinde azalma veya kararsızlık
  • Tekrarlayan ölüm veya intihar düşünceleri
Tedavi seçenekleri nelerdir?
Psikoterapi:
Bilişsel-Davranışçı Terapi: Yetişkinlerde uygulanmaya başlayan bu terapi yaklaşımı zaman içinde çocuk ve ergenlerle çalışılabilecek şekilde düzenlenmiştir. Bu yaklaşım, çocukların olumsuz ve otomatik bir şekilde ortaya çıkan düşüncelerinin fark edilmesini ve daha gerçekçi alternatif düşüncelerle değiştirilmesini temel alır. Bununla beraber, sosyal iletişim becerilerinin geliştirilmesi, çocuğun daha etkin bir şekilde problemleri çözmesi ve ilişkilerini iyileştirmesi de amaçlanır.
Psikodinamik Psikoterapi: Çocuğun davranışları, düşünceleri, duygularını motive eden mekanizmaların anlaşılmasını vurgular. Tipik davranış örüntüleri, iç çatışmaları ve kullandığı savunmaların tanımlanmasını sağlar. Genelde yaşça büyük olan çocuklarla ve ergenlik çağındakilerle çalışırken tercih edilen bir yaklaşımdır.
Oyun Terapisi: Özellikle küçük yaştaki çocuklar, sözel olarak ifade etmekte zorlandıkları duygularını serbestçe oyun oynarken açığa vurabilirler. Bu teknikte, çocuk belirli oyuncaklarla oynarken kendi iç dünyasını oyununa yansıtır, oyun terapisti de çocuğu gözlemler ve oyun üzerinden çocuğun duygu ve davranışlarını yönetmesinde daha iyi yollar bulmasına yardım eder.
Aile Terapisi: Aile üyelerinin birbirleriyle ilişkilerinde daha olumlu tutumlar ve yapıcı yollar izlemesi amaçlanır.
İlaçla Tedavi: (pek tavsiye edilmez)
Bugüne kadar yapılan araştırmalar, çocukluk depresyonunun ilaçla tedavisine dair karışık bulgular öne sürmüştür. Bu durum çoğunlukla çocuklukta depresyon tanısının konmasının yetişkinlere oranla daha zor olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden ilaç tedavisinin uygulanıp uygulanmayacağı bir psikiyatrist tarafından depresyonun şiddeti, süresi ve hayatı etkileme derecesine bakılarak karar verilir. Basit bir dille, şiddeti fazla, uzun süreli, intihar eğiliminin görüldüğü ve gündelik hayatın oldukça etkilendiği durumlarda, en etkin olanın ilaç ve psikoterapinin beraber yürütüldüğü bir tedavi yaklaşımı olduğu söylenebilir.
 

28 Şubat 2017 Salı

Yemek Yeme Problemleri

Çocuk yemeği reddediyorsa sorun yeme sorunudur, ayrıca bir tanısı yoktur. Eğer çocuk yemeği reddediyorsa bu bir davranış sorunu olmuştur ve bu anlamda da ele alınması, tedavi edilmesi gerekir.
   Tedavinin amacı çocuğun severek ve isteyerek büyümesini sağlayacak ölçüde yemesi ve ailenin yeme ile ilgili kaygılarının kalmamasıdır. yemek yemenin yeniden doğal bir dürtü haline gelmesi hedeflenir.
1. Bir aile ne denli kaygı içinde yemek yedirirse çocuk o denli zor yer, yememek için inat edebilir.
2. Aileler "iştah arttırıcı" olarak bilinen maddelerin çoğu yemeğe karşı isteksizliğini hızlı bir şekilde çözeceğine inanırlar fakat ilaçların çözüm yolu olmadığını bilmek gerekir.

   Bebekler doğumsal bir aksilik olmadıkça emme refleksiyle doğarlar. bu bebeğin ihtiyacı olduğunda, acıktığında yeme davranışı gösterebileceğini bize açıkça gösterir. Anne, bebek beslenmesinde ve bebeğin beslenme alışkanlığı kazanmasında kilit rol oynar. .Beslenme sırasında anne bebek duygusal olarak kuvvetli bağlar oluşturur. Bebek ilerleyen yaşlarında da çok önem taşıyacak olan temel güven duygusunu kazanırlar. Ne var ki annelik içgüdüsü diyebilecğimiz bir konu bebeğin acıkma mekanizmasının doğallığını bozabiliyor. gerek anneler gerekse diğer aile üyeleri bebeklerin aç kalması, zayıf, güçsüz kalması endişesiyle ihtiyacı dışında yemek yedirilmeye zorlanabiliyor. Bu durum yeme sorunlarına uzun vade de ise çocuğun davranışsal sorunlar yaşamasına neden olmaktadır.
   Sağlıklı bebek ya da çocuklar tıpkı yetişkinler gibi acıktıkları zaman yemek yeme eğilimi gösterirler. Sağlığı yerinde olduğu halde yeme davranışına dayanan çocukta şunları incelemek gerekir:
- çocuk acıkmamış olabilir
- sevmediği yiyeceklerden kaçıyor olabilir.
- tok olduğu halde yemek yemeye zorlanıyor olabilir.
- kazanç elde etmek (istediği bir şeye ulaşmak) için yememe davranışını kullanıyor olabilir.
- anne babayı cezalandırıyor olabilir.
- duygusal bir sorunu olabilir.

PEKİ BU SORUNLARI AŞMAK İÇİN NELER YAPMAMIZ GEREKİR?
-yememe sorunu ne? önce bunu gözlemleyip bulmamız ve çözmemiz gerekmektedir.
- yemek sorunu yaşamamak için aileler yemek saati ayarlamış olabilir. Fakat ikiz bebeklerde dahi özbakım ihtiyaçları farklı zaman dilimlerinde olabilir. saatine göre yemek yedirmek yerine, çocuğun acıktığı vakit onun yemek saati olmalıdır.
- çocuğa seçenek sunmak önemlidir. Bir çok çocuk maalesef ki sebze yemekte zorlanabilir. Örneğin enginarı sevmeyerek yemek zorunda olan çocuğa yeme miktarı az tutularak, yanında sevdiği bir yiyecek de sunularak yeme krizleri önlenecektir.
- yemeğini yemeyen çocukların anneleri kendilerini doymuş hissetmezler. her ne kadar katlanılması zor bir durum olsada bunu takıntı haline getirmemek gerek. Ailenin özellikle annenin yeme takıntısı ister istemez çocukta baskı oluşturacak bu da çocuğun ters tepki vererek yememe davranışını pekiştirecektir. Çocuklar yemek yedikleri zaman, annelerin ne kadar mutlu olduklarını farkederlerse bunu kendi çıkarları için kullanmaya başlayabilirler.
- "yemeğini yersen seni parka götüreceğim" gibi sözler tanıdık geldi mi? :) Olumlu yeme davranışı kazandırmak için çocuğun kazanç elde edeceği yöntemlerden hızlıca uzaklaşmak şart.
- En önemli unsurlardan biri de elbette ki çocuğa örnek olmaktır. Hiç yemek yemeden çocuğun karşısında saatler geçiriyorsak, sevmediğimiz bir yiyeceği çocuğun önüne konulduğunda kokusuna ıyy yaparak çocuğa veriyorsak, çocukta elbette ki yeme sorunları kaçınılmazdır. Türk toplulumuzda var olan sofra adabının devamlılığı olmalı ve 10. aydan sonra çocuklarında sofraya dahil edilmesi gerekmektedir.